28 Aralık 2009 Pazartesi

fen lisesi öğretmeni oldum son havadisim bu... daha önce anadolu güzel sanatlar lisesinde çalıştığım için anadolu liselerinde çalışmış öğretmenlere öncelik tanındı geçenlerde.. son gün haberim oldu.. kısmetmiş işte... artık mehmet vergili fen lisesi müzik öğretmeniyim.. inek öğrencilerim olacak... bakalım ne kadar müzik dersi yapabileceğiz sınav kaygısı taşıyıp deli gibi test çözen öğrencilerle... onlarla ilgili projelerim var bakalım ne olacak....
bunun dışında çok zamandır görmediğim bir iki arkadaşımla karşılaştım bugün toplantı için gittiğim başka bir okulda... (benim lisem) bana çok iyi göründüğümü hiç değişmemiş olduğumu söylediler.. böyle bir şey duymaya ihtiyacım varmış demek ki kendimi iyi hissettim...yazdıklarımı okuyuncu ne kadar çok devrik cümle yazmışım... devrik cümle kuranlarla ilgili psikolojik bir durum mu vardı sanki?hatırlayamadım... istanbul alışkanlığı olsa gerek burada da yürümüyorum ne zamandır hep araba altımızda... bugün toplantıya gitmek için iki tarafı ağaçla sıralı bir okul yolunda yürüdüm.. alpayın şarkısındaki gibi.... ve orada yürüken yeşillikler içindeki tek katlı kocaman bahçeli evler beni rahatlattı uzun zamandır düşünemediğim güzel şeylerin hayalini kurdum.. böyle bir bahçeli evde oturup köpek almak bahçeye çiçek dikmek çay içip yerlerde yuvarlanmak akının salıncakta sallanıp topRAKtaki solucanlarla oynaması köpeğin havlamaları.. hikmet ve akının köpekle yerlerde yuvarlanmaları... ahhh ahhhhhhhh
yine hayallere daldık... bir bloğu takip ediyorum nerde yaşıyolar bılmiyorum ama kadının 4 çocuğu var örgüler örüyor dikiş dikiyor piknikler şenlikler masal gibi bir hayatları var görünen... hatta adresi soulemama.com olması lazım açın bı bakın

27 Aralık 2009 Pazar

pis olsun dökük olsun ama kendi evim olsun.. bir hafta istanbuldaydım evim evim güzel evim yatması güzel oturması güzel yemek yapması güzel... insanoğlu nabkör 25 yılımı geçirdiğim ev değilde 5 yıllık evim daha rahat oluyor...geldik tekrar karabükteyiz bugün agsl sınavına girdim.. beynim dağıldı akademik işlere bu aralara kafam basmıyor dikkatimi toparlayamıyorum.. çocukta yaparım kariyerdeeee diye şarkı söylesem gaza gelirmiyim acaba?

10 Aralık 2009 Perşembe

yerle bir

Salı akşamı keNdimi acilde buldum bu soğuk algınlığı ne lanet yapışkan şeymiş..cumartesi geldi diren diren salı günü güç falan kalmadı ölecek gibiydim sonra serum biraz fayda etti şimdi daha iyiyim bugün perşembe.. 3 gündür kıpırdamandan yatıyorum kemiklerimin ağrısından uykumdan uyanıyorum öksürük nefesimi kesiyor... anacığım uşağıma mı baksın bana mı.. yazık aradn çıkı.. bir yandan da kışın ortasında banyomuz yerlebir durumda tadilat var... az kaldı geçecek bugünler

6 Aralık 2009 Pazar

örgü örmek yeni modeller örmek incik boncuktan kolyeler yapmak istiyorum.bir nevi derya baykal olup kafama göre şeylerle acayip modellerle uğraşmak istiyorum.. deli gibi keman çalmak istiyorum parça çalışmak eksiklerimi tamamlamak piyano parçalarıma çalışmak bach çalmak istiyorum..unuttuğum türküleri bağlamada tekrar çıkarmak çalışmak istiyorum..yatıp koltuğa saatlerce kitap okumak istiyorum...değişik değişik yemekler denemek yapmak öğrenmek kocaman masalar hazırlayıp eşim dostumla yemek istiyorum.. yatıp yuvarlanmak istiyorum istanbuldaki koşturmaya göre daha rahatım ama bu sefer şu gönül yorgunluğu beni rahat bırakmıyor//incelmek incecik olmak kocaman bol pantolanlar giymek içinde inceCik görünmek istiyorum hiç incelmekle ilgili bir takıntım olmamıştı ama sanki incelirsem içimdeki sıkıntı gidecekmiş gibi geliyor.Hafifleyecekmişim gibi..kuş gibi...ama bunun için de gayret gösterecek durumda değilim.. agsl sınavına çalışmak istyorum akının biraz tepemden inmesini bana bu kadar naz yapmamasını kendime zaman ayırmayı istiyorum... küçük şehir büyük şehir meselesi değil her yerde aynı teraneymiş/// şu bunalımlı halimden kurtulmak istiyorum.. bahar dalları gibi pembe sarı açmak istiyorum....çok mu şey istiyorum..

3 Aralık 2009 Perşembe

yıl biterken...

zor bir yıl oldu ve son günlerine girdiğimiz şu günlerde hala zor... evimden eşimden ayrı olmak insanı hüzünlendiriyor. bir yandan da akının mahsunluğu.. küsüyor bize.. babam da gitti annem de gitti diyor... sonra bir yerden gelmişssek anneanne üzülme ben geldim diyor.. demek ki kendi de üzülüyor ki öyle diyor.. bugün ankaradaki yakın bir arkadaşımın doğum günü.. demin onu aradım dedim ki genç kızdık bak iki çocuklu ana oldun.. o da hiç bir eksilme yok kilo yaş çocuk artıyor duruyor dedi.. ne mutlu ki böyle ya yapayalınz olaalar ne yapsın.. kilo konusunda azalmam lazım ama o inanç ve dikkati kendimde bulamıyorum.. şişko ve evi uzakta bir kadınım.. yeni yıldan ne bekliyorsun deseler evimi kocamı düzenimi istiyorum derim.. çok moral bozucu bir yazı oldu.. devam etmiyeyim bari...

24 Kasım 2009 Salı

öğrettmenler günü

hayatıma dahil olan tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun...

ali rıza binboğanın öğretmen şarkısını armağan ediyorum...

13 Kasım 2009 Cuma

gergin..

bir arkadaşım bana gergin derdi... adımın ilk harfi ve bekarlık soyadımla tam olarak g.ergindim helet i ruhiyesi pek öyle biri olmasam da hoşuma giderdi... bugün oğluşumu hastaneye getirdim.. akşam üzeri doktorumuzun hastaneden çıkış saatine denk getirdim ki hem bir sürü hasta çocukla bir arada kalmayalım hem de beklemeyelim diye... malum hastaneler dolmuş taşmış... hastaneye gittik aman allahım herkes tam olarak gerginnnnnn..hatta çıldırmış gibi...doktorumuz ersin hanım bitik bir durumdaydı.naze ve a. için getirdiğimiz meşhur güzeller güzeli fındık rüyalı lokumu iyi ki son bir hamleyle çantaya atmışım..kadıncağız yer de biraz moral ve enerji alır...(Size bir daha ki sefere kızlar)..personel gergin.. hostesler bitik.. hasta yakınları gözü dönük.. bir hasta annesi arkadaşla az daha bir kapışma ortasında kalacaktık kadın saldırıya geçti resmen maşallah dil de pabuç gibiydi... bir iki cevap verdim baktım olumuyor sinirlerim bozulacak hanfendi akşam akşam germeye gerek yok işinize bakın siz dedim.. neyse ki minik kuşum iyileşme yolunda bir adım atmış..antibiyotiğe gerek kalmadı.. kendileri uyuyup duruyor kıpır kıpır bir veletken huşu içinde oturan bir hale girdi kendileri, bir de kumbara gibi ağzı ile ikide bir ağlıyor..gelince sıcak sularla yıkandık hastane mikronbunu attık... neyse.. istanbulu özlemişim.. elinin altında herşeyin olması çok güzel.. herkeseye göre birşeyler olması da güzel.. kendime çok güzel bir hırka ve çok ucuza çok kaliteli de deri bir çanta aldım karabük bu konuda çok yetersiz ve pahalı..oradan bir şey almıyorum çünkü aynı şeyleri burada yarı fiyatına alıyorum.. bu konuda özlicez istanbulu gençler.... benim kocacık uyuyakaldı... bugün salonda piknik yaptık.. ağzı kulaklarındaydı.. oh be ne güzel evde sizin olmanız dedi.. yalnız olmak çok zor ve insan çöküyor dedi.. ona hamsi buluğulama bulgur pilavı ve mercimek çorbası yaptım kırmızı biber vardı közlü ekşili filan..ardından bir sıcacık çay hep birlikte aşçı olmak isteyen ratauy adlı bir farenin animasyon hikayesini izledik piknikiğimize devam ederek..sonra onlar uyudular ben de evimin keyfine varmak biraz da yazmak istedim gece oturmayı çok seviyorum ama sabah kalkması olmasa benim oğlan sabah 7 de uyanır şimdi..yarın cici kardeşi gelecek..nazeyi fındıkla fıstıkla ve enerjili besinlerle kurup salıcam ortaya..geçen annesi bana bıraktığında dönüşte babası a. bahar nazeyi çok beslmeiş hiç durmuyor demiş...hahahah yesin çocuklarımız da kuvvetlensin...
canım çok nohut istedi.. evi topladım nohut ısladım.. makineye çamaşır attım..bulaşık makinesi bitmiş onu kapattım...birazdan yatıcam saat 12yi geçmiş bile.. h. in horlaması taa buraya geliyor evdeyiz ya huzurla uyuyor kocacık... gidip yatayım ben de bari...

5 Kasım 2009 Perşembe

domuz mu yoksa :)

kemiklerim ağrıyor bugün okulda çok zor dayandım... hatta son derste midem bulanmaya başlayınca eyvah galiba domuz gribiyim dedim... çocuklar hep hasta millet dökülüyor... bir de şu gdo meselesi çıktı başımıza..dert edecek bir de bu var artık... akın ağlıyor iki gündür iştambula gidelim diyor... babasının evini odasını özledi... 29 ekimde gittiğimizde hiç evden çıkmak istemedi ben odamdayım ders yapıyom,ben oviveye (olivium)gitmicem ben odamda oturcam deyip durdu..bu hafta bir geçsin perşembe gideriz yine..
mis gibi kereviz yaptım yazarken de onu yiyorum.. vitamin olsun hepimize...

1 Kasım 2009 Pazar

kavabık iştambul

akını zor ikna ettim.. kavabık konusunda.. babayı istanbulda bırakmak zor geldi.. o da içi rahat olsun, bizi rahat ettirsin diye arabamızla bıraktı.. akın hasta biraz..babamız çok üzgün nasıl ayrılacaklar bilmiyorum.. şimdilik mutluyuz h. gece uyuyup sabaha karşı yola çıkacak... yeni geldik.. yol ezdi bizi...akına anlattık karabükte kalmaya karar verdi şimdilik....babasıyla oyun oynuyorlar şimdi yanyana duruyorlar o halde bile baba seni çok özsledim diyor... kumru gibiler..içim yanıyor... h. bana istersen gitmeyelim oraya yerleşmeyelim diyor..sen bilirsin diyorum.. biraz kararsız kolay değil onun için daha zor..hakkkımızda hayırlısı inşallah...

31 Ekim 2009 Cumartesi

İSTANBULLLLLLL

ÖZLEMİŞİM buradaki karmaşayı... hareketi... arkadaşlarımı evimi.. çocuğum odasını özlemiş babasından sonra..bana diyor ki annne odamdayım ben.. ders yapıyom.. oturuyor kitaplarını okuyor arabalarıyla oynuyor dağıtıyor.. bana anne daattım odamı diyor.. aferin oğlum dağat odanı istediğin gibi diyorum.. dün akşam bana sarılıp seni çok seviyorum dedi.. içim eridi... babasına sarıılıp seni çok özledim dedi.. duygularını açık açık konuşan bir insan olusun işallah hep.. millet olarak duvarlara yazarız oraya buraya yazarız 10 ayrı dilde yazarız ama söylemeyezi sevdiğimizi..
istanbul yağmurlu.. soğuk... evde olmak güzel... latin müzikleri eşliğinde kahvaltı yapıyoruz insanın içi kaynıyor...

23 Ekim 2009 Cuma

küçük yerde olmak neden güzel

sabah oğlumla hava almak adına dışarı çıktık atladık arabaya çarşıya indik... çarşıya indik diyorum karabük engebeli bir yer dağlık alan..öyle olunca şu an oturduğumuz semt ormana yakın daha yüksek...çarşıda biraz bayır aşağıda kalıyor hızlı yürürsek 15 dakika..biz arabamıza bindik.. doğru boncuk evine..necati hocam ve eşi hatice abla eskiden ev ekonomisi ve iş teknik dersi şimdi adı teknoloji tasarım dersi olan dersin öğretmenleri boncuk ve o derse ait her telden şey var dükkanda..gittiğimizde yeni açmışdı dükkanı dede...şimdi onun çocuklarının da öğretmeniyim.. necati hocam nikah işlemlerimi yaparken bize yardım etmişti... o da ayrı bir küçük yerde olma güzelliği...akın oralarda ıvır zıvırlarla oynarken bizde biraz sohbet ettik vakit buldukça gitsem de biraz takı tasarlasak diye konuştuk buradayken çok sık giderdim yanlarına hatice abla ile çok çantalar diktik kolye küpeler yaptık...sonra elektrikli aletleri tamir eden bahri abinin yanına uğradık kapısının önünde çay içtik küçük bir bedestende iş yeri.. parka gitmek için tam arabamıza binecekken bir baktım benim lise öğretmenim burhan hocam... aaaaaa 530 gülbahar dedi(numaram bile aklında) kucaklaştık.ayak ustu sohbet ettik akını görünce dede de olduk dedi.. uzun zaman oldu görmeyeli matematik dersinde başarısız bir öğrenciydim ama buna rağmen matematik öğretmenimi çok severim.. karabük ilk görev yerim olduğundan burhan hocamın herşeyden haberi vardı..demişti ki çok sevindim seninle aynı okulda çalışmak aynı meslekten olmak çok gurur verici.. biliyorum ki ben de ilerde öğrencilerimle aynı mesleği paylaşacağım ve gururlanacağım..istanbulda olsam benim taa 1990 yılında (19sene önce)dersime giren öğretmenim numaramla beraber adımı bilebilirmiydi? 530

sonra akınla hındılerın yanına gıttık.. bu sefer bizi kovalamadılar yanımızda simidimizle gittik.. devamı akının bloğunda...

22 Ekim 2009 Perşembe

sevgiliye...

Gitsem de her yerde biraz vardır
Hatırda zamansız bir plak
Bir otel kapısı, biraz istasyon
Vardır o seninle birlikte olmak
Buluşur çok uzaktan ellerimiz
Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.

lise

ben diyorum ya insan hep kendini küçük bir çocuk sanıyor.. bu ara daha çok hissediyorum benle yaş kocaman kadınları görünce allahhhhhhh ben de mi böyleyim diyorum.. ama sevgili eşim benden daha az farkında büyüdüğümüzün.. dün güzel sanatlar lisesinde derse gittim öğrencilerimin iki tanesi lise sondu yani 12.sınıf.. eşim diyor ki e onlar kocaman çocuk seni rahatsız etmesinler... ah canım benim onlar kocamansa biz de artık kocaman olduk... hala beni onbeş kendini de 18 yaşında sanan sevgilim benim..

kıpkırmızı

buraya geldiğimden beri etli yemeklerle annem haşırneşir olmuş ki ancak farkına varabildim... köfte için kıyma aldım kasaptan.. tombalak yüzlü beyaz tenli kırmızı yanaklı güleç bir kasap amca... babam hep ondan alırmış yıllardır.. neyse kıymayı plastik geniş kaba alınca bir baktım kıpkırmızı yani anlatamam nasıl kırmızı olduğunu... çok şaşırdım gelene gidene anlatıyorum.. istanbulda belediyeden beyaz bayraklı bir kasaptan alıyordum kıymamı ama oda pembeye yakın bır kırmızıydı artık havasında mı suyundan mı yeminden mi yoksa kıymaya karıştırdığı fazla yağdan mı nedir istanbuldaki eşe dosta en güzel hediye buradan getirilecek birer kilo kıyma olacak sanırım...

zırrr

tam dersım bıttı okulun bahçesindeyım eve doğru gidiyorum... beynim flüt sesinden şişmiş durumda.. buraya gelince telefon rehberimden sildiğim insanlıktan nasibini almamış müdürüm....

o: kız bana kocanın telefonu lazım
ben: hı ? ne? (şaşkın ben ve tüyleri diken diken olmuş şekilde) buyrun hocam
o:kocanın numarası lazım bi iş var( doğalgaz yapılacak bana nasılsın demeden direk konuya dalıyor)
ben: 05........
o:tamam...
ben: o anda telefon kapanmıs... iyi gü.... diyemedim bile...

bu konuşmanın özünden 4 yıl boyunca nasıl bir insanla çalıştığımız anlaşıyor mu acaba?

21 Ekim 2009 Çarşamba

mim mim mim mummm

ilk mim yazımı yazıyorum tekir beni mimlemiş hep mimliyor fakat hiç yazamıyordum bugün küçük bir aralık buldum yazıyorum..
Bloğuna neden bu ismi verdin?
valla çok güzel isim bulan arkadaşlar var fakat bu konuda çok yaratıcı değilim.. gıpta ediyorum bazı arkdaşların blog isimlerine... benim oglumun adı akın olduğu için ona ait olana akinkoc dedim sonra baktım bazen konuşacak çok şey oluyor ama çocuğumun boloğunu zaptediyorum o zaman da ilk önce baharistan diyecektim başkasına ait varmış ben de en çok yaptığım şey şu ara annelik ve bu durumu seviyorum o zaman da baharanne koymaya karar verdim.. ama şöyle kelime oyunlu birşleyler de koymak isterdim...
Bloguna yazarken star tribiyle olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
genellikle gece yazıyorum geç sattlerde her taraf sessizleşmişken.. o zaman kafamı daha iyi topluyorum.. yazarken çay yada milkanın çikolatalı cappucinosunu içmeyi seviyorum..

En son satın aldığın garip şey nedir
en son aldığım ilginç şey... bi sürü şey alıyorum düşüneyim biraz....
kendime değil ama akın'a çılgın gibi dönüp şarkı söyleyen bir tren seti aldım o kadar hızlı ve çılgın dönüyor ki başımız dönüyor..

Şeker gibi olduğun anlar?
çocuğumun uyuduğu evimin temiz derli toplu olduğu bir çaydanlık çayımla bilgisayarın başında anne bloglarını okuduğum yada çok istediğim bir kitabı okudum zamanlar... haa bir de lost izlediğim zamanlar aynı şartlar sağlanmışsa tabi..

Arkadaşım, artık sormayın dediğin şeyler
kilo ve benzeri sorular.... tek canımı sıkan o...

Aynaya bakınca gördüğün?

benim o... kendini seven... kendiyle barışık bu ara kafası karışık.. ama mutlu..

Kendini okutan blog dediğin?
kendimden birşeyler bulabildiğim... sıcak samimim olan...

Bu blog sahibi-sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
şu zamana kadar istanbulda cankurtaran öğretmen evi... ataköy röne park... parklar bahçeler..şu zamandan sonra safranbolu bağ evleri yeşil olan her yer... cimbek cafe... safranbolunun her köşesi...(beklerim)

ben de....
naze yi (a.)
kızılpembeler
lena
gamzeli anne
yeşim i mimliyorum....

20 Ekim 2009 Salı

h1n1

kaç gündür gruplarda aynı konu tartışılıyor herkes bir yerlerden bulduğu haberleri birbirine yolluyor beynim durdu... domuz gribi aşısı yapılmalı mı yapılmamalı mı?? muamma... oğluşuma yaptırmama taraftarıyım ama diyabet hastası(tip 1) yeğenim konusunda da tedirginim doğrusu...okulda bugün öğrencilerime bundan bahsettim ellerinizi yıkayın insanlarla çok öpüşüp koklaşmayın hacıdan gelenlere 2 hafta yaklaşmayın.. halbuki hacdan gelenlere gitmek pek keyiflidir ben çocukken renkli renkli taşları olan yüzüklerim vardı hacı teyzelerin verdiği onları taaaaa oralardan getirdiklerini sanıyordum ta ki hac malzemesi satan o renk cümbüşü dükkanı görene dek..çocukarlara öyle dedim ama dedesi ninesi gidecek olanlarda var onlara bulaşırsa onlardan diğer öğrencilere zincirleme herkes birbirine ..eyvah bunu düşünmek istemiyorum... kış kış grip kış kış... yallah grip yalla...

bugün spora başlamamın 2.günü.. peltim çıktı yaptığım fazla birşey de yok ama koca göbek zorluyor insanı tabi.. ve bilimum fazlalıklar... oğlum tam 1.5 saattir baby tv ve benzerlerini izliyor buna nasıl izin verebildim bilmiyorum o kadr yorulmuşum ki sadece ne izlediğini kontrol edebiliyorum.. bu günlük böyle olsun mu acabaaaaaaaaa?

bugün salı.. perşembe yola çıkıp evimize gitmeyi planlıyoruz ama eşim haftaya 29 ekimde gelin isterseniz cumhuriyet kutlamalarına katılırız üst üste 4 gün aralıklarla gidip gelmek yorucu olur dedi.. asıl yorucu olan belirsizlik... son 1 yıl istanbulu terk edip etmemek kararı ile geçti sonra karar verip benim tayin istememle devam etti sonra benim önce gelip ailemin yanına kuş gibi sığınmamla...şimdide ocak ayına kadar eşimin işlerini yoluna koyup buraya iş yeri kurması durumu... bir de sonrası var ki o daha fena... hadi ben buradayım buralıyım.. öğretmenim okul her yerde okul.. h. buraya alışıp işlerini yoluna koyabilecek mi.. doğal gaz için gözünü buraya dikmiş bir sürü firma varmış.. bbir sağ yumruk.. bir sol ... bir kroşe -ki bunun ne olduğunu bilmiyorum salladım...
eee bahar hanım işte böyle hayat böyle demek ki..
bu arada dün taaaaa ilkokul arkadaşımı gördüm kocaman bir adam resmen... ben onu en son yıllar önce sümüklü bir çocukken hatırlıyorum o kocaman adam gibi görünüyorsa ben de dışardan demek ki kocaman bir kadın gibi görünüyorum diye düşünüp üzüldüm... insan neden kendini hep küçük sanar...

daldan dala atlıyorum bitiriyorum bu yazıyı hoşçakalınız...

19 Ekim 2009 Pazartesi

safranbolu

geçen gün safranboludai okuluma gittim ders programımda sorun olunca ders yapamadım saab saat 8:30 eve dönsem amannnnnnnnn dedim bir saat de kendin için birşey yap... direksiyonu çevirdim safranbolu köy içine.. köyiçi dediğime bakmayın eskiden köymüş şimdi yine o bakirliğini koruyor ama yeşillikler arasında tek tip evler var.... sabahın körü hava püfür püfür mis gibi..ağzım kulaklarımda istanbulda olsa şöyle bir yere gelmek en az 1 saat direksiyon sallamak demek... bir de dünya kadar para... kavaklar kahvesinde bir çsy içeyim dedim karga botunu giymeden haliyle açılmamış... sonra cimbek e gittim orası da kapalı... ses yok yemyeşil bir görseniz o anki mutluluğumu... yola 2 tane anne gördüm yanlarında çocukları ile okula gidiyordu..anlattım dedım istanbul beni yedi bitirdi bana şöyle bir bardak çay içeceğim havadar bir bahçe söyleyin ban bulamadım dedim... hemen gel bize dedi anne.. ben sana bahçeye kahvaltı hazırlarım bir de çay demlerim... biliyorum ki çok içten ve biliyorum ki başıma hiç bir iş gelmez beni uyutup organlarımı satmazlar tecavüz etmezler yada ne bileyim başka kötü bir durum..ama okula gitmeleri geliyordu bir de beni dert etmesinler dedim.. (burada bütün çocuklar okula yürüyerek gidip geliyorlar çıkışta da anneler beklemiyor biliyor ki çocuğu eve sağ salim gelecek..)neyse teşekkür edip ahhhh ah dedim yaşasın işte budur... sonra başka sokaklara girdim köyiçinde... bir bina gördüm büyükçe... asmazlar bağevi... (http://www.asmazlarbagevi.com) bahçeye ricam üzerine masayı koydular mis gibi tavşan kanı çay ve bir dilim safranblu suböreği... sanki zaman durdu... 4 yıldr ne kadar yıprandığımı düşündüm..eşimin gelişi ile ilgili hayaller kurdum....arkadaşlarımı düşündüm... hataa a.ya mesaj atıp tekrar gel burAya taşın yada nazeyi yolla bana yazları çocuğuma ben bakarım dedim...ankaradaki arkadaşım e. yi aradım... oğlu can a her zaman olduğu gibi şarkı söyledim.. küçük yeni doğan bebeğinin sesini duyunca resmen hormonlarım çalıştı...nerdeyse bir anda süt verecek kıvama geldim... nazik işletme müdürü ve çalışanlar ben bahçede oturduğum sürece beni hiç rahatsız etmedii.. sakin huzurlu bir zaman geçirdim.. şimdi anlatırken bile o anı hissediyorum sanki.

7 Ekim 2009 Çarşamba

şaşkın

insan kötüye de iyiyie de çabuk alışıyor.istanbulda çalıştığım okulda her türlü kriminal öğrenci vaka ve durum vardı.. birbirini döven kesenler öğrenciler gasp edenler ilaç hap eroin bally kullananlar birbirini kesen veliler evden kaçıp sokaklarda yaşayanlar.. ne bileyim daha neler neler.. sonra birden buraya düşünce (karabük) şaşırıyorum herkes bu kadar iyi niyetli, temiz duygular çocuklar özgüvenli çalışkan güvenilir... zaten karabükten bir giden pişman bir de gidemeyen.. çocukluğumun geçtiği her köşe aynı.. eksiklikleri de var olmaz mı ama burası o kadar sakin ki herşey o kadar kolay ki birden kendimi tepeden bir yerlerden fırlatılmış gibi hissediyorum.. bu durum daha ne kadar devam eder bilemiyorum.. bu bendeki şaşkınlık yani.. sonra orada kalan canım arkadaşlarımı düşünüyorum.. okulda ne kadar debelendiklerini yorulduklarını..vicdanım sızlıyor..arkadaşım A. ya dedim ki al nazeyi al kocanı gel buraya yerleş 5 senede evini alırsın çocuğunu büyütürsün.. o kömür kokulu yere gelemem diyor...benim üzüldüğüm orada gözgöze bakamıyor bile bir sürü çocuk.. göz teması iletişimi sıfır.. bu çocukları döve döve bir tatlı sözden eksik yetiştiren veliler de ayrı bir toplum gerçeğini oluşturuyor.. o çocuklar da yarın büyüyüp genç toplumu oluşturacak.. ne olacak böyle kaçıp gitmek buralara daha az sıkıntı olan yere yerleşmek çözüm değil ki...
okula ulaşım bir tanesine yürüyerek 2 dakika.. diğeri arabayla 7 8 dakika yürüyerek 15 ile 20 dakika arası.. güzel sanatlara kendi arabamla gidiyorum orası bıraz sapa kalıyor tabi istanbula göre çok yakın :) eşim geldiğinde evim olduğunda daha farklı olacak herşey.. bakaım h. buraya alışabilecek mi?

25 Eylül 2009 Cuma

güyaaaa

güya yazacaktım çizecektim.. anlatacak paylaşacaktım..hiç birşey yapamadım... bölünmüşlüğün ortasında kalakaldım... tarifler var kafamda çok güzel... şiirler şarkılar... herşey kaldı.. neyse kaldığımız yerde yada başlayacağımız yerde buluşuruz...

bitirtmeli ne varsa ... başlamalı yeniden....

3 Eylül 2009 Perşembe

karabük

çok uzun zaman oldu fırsat bulamadı annem.. pazar gününden beri karabükteyiz.annem yeni okuluna başladı.ben de hergün dedemle onu ziyarete gidiyorum.burada herşe kolay geziyorum fakat evimizi çok özlwdik.odamı oyuncakları çok özledim.. babammmmm babamı çok özledim. annem de buruk biraz.. babam olsaydı yanımızda daha güzel olurdu.. burada kuzenlerim var arda ve çınar onlarla görüşüyoruz 2 günde bir onların oyuncakları ile oynuyorum daha birbirimize adapte olamadık.. annem oruç tutuyor keyifsiz oluyor bu yüzden.. onun oruç tuttuğunu geçen akşam mert abiye söyledim bana oruç tutuyor musun dedi ahırrr anne ouccc tutttu dedim. anneem şsaşırdı nerden biliyorum diye.. ben herşey i bilirim..evde daha bilgisayar bağlantıısı yok bunu kuzenın evinden yazıyoruz aceleyle.. neyse sonra yine anlatırım. daha düzeni oturtamadık naze bugün bizim evin önünden geçerken acinn acinnn demiş çok üzüldük... geçecek bu günler işallah herşey güzel olacak..byee

13 Ağustos 2009 Perşembe

ilk...

hep oğlumun sitesini işgal ediyordum.. kendi düşüncelerimi anlatıyordum.. bakalım kendime ait birşeyler kalmış mı?... şimdi oğluma su getirmem lazım.. tahinli bir kurabiye yaptık onun tarifini yazacağım...sonra da fotoğrafını koyacağım.. bakaılım benden neler çıkacak.. baharistan koymak istemiştim ama benden önce davranmışlar ben de baharanne koydum.. şu ara en çok yaptığım iş annelik.. becerebildiğim kadar tabi...